İş hayatında cinsiyet eşitliği, dünya genelinde en çok tartışılan konulardan biri. Ancak ülkemizde iş hayatında kadın istihdamının istenilen seviyeye ulaştığını söylemek mümkün değil. Kadınların bilim, sanat ve iş dünyasında maruz kaldıkları ayrımcılık ise bilinen bir gerçek. Buna rağmen, kadınlar tarihte ve günümüzde birçok başarılı işe imza attılar.
Albert Einstein’ın Marie Curie’ye yazdığı yeni keşfedilen mektuplar, bilim dünyasındaki cinsiyetçi yaklaşımların 1900’lerin başından bu yana da var olduğunu ortaya koyuyor. Fizik ve kimya alanında Nobel Ödülü kazanan Curie, radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalarla bilim dünyasına iz bırakmıştı. Ancak, kadın olması nedeniyle bilim dünyasında dışlandığını belirten Curie, Einstein’a yazdığı mektupta bu duruma değiniyor. Einstein ise cinsiyetçi yaklaşımları görmezden gelmesi gerektiğini, Curie’nin başarılarıyla gurur duyduğunu ve bilim dünyasının erkekler kulübü olmadığını belirtiyor.
Marie Curie, sadece bilim dünyasına değil, aynı zamanda kadınların bilim ve akademik alanda başarılı olabileceği konusunda da ilham veren bir figürdü. Bunun yanı sıra, tarihte birçok kadın, bilim dünyasına iz bırakmıştır. Rosalind Franklin, DNA yapısını keşfetmek için yaptığı çalışmalarla bilime önemli katkılar sağlamıştır. Ada Lovelace, ilk bilgisayar programını yazan kişi olarak tarihe geçti. Lise Meitner, nükleer fisyonu keşfetmek için yaptığı çalışmalarla atom fiziğine önemli katkılar sağladı.
Bugün, dünya genelinde pek çok kadın bilim insanı, iş dünyasında ve sanat dünyasında büyük başarılar elde ediyor. Kadınların, bilim dünyasında ve iş hayatında karşılaştıkları zorlukları aşmalarına yardımcı olan pek çok organizasyon ve program da bulunuyor.
Sonuç olarak, cinsiyet ayrımcılığı konusunda ilerleme kaydetmek için hepimizin sorumluluk alması gerekiyor. Kadınların, bilim, sanat ve iş dünyasında karşılaştıkları zorluklara rağmen ortaya koydukları başarılar, tarih ve günümüzde insanlık için önemli birer ilham kaynağıdır.
İşte Bilim Dünyasına İz Bırakan 7 Kadın
Marie Curie
Nükleer fizik ve radyoaktivite alanında yaptığı çalışmalarla tarihe geçen önemli bir bilim insanıdır. 1903 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü kazanan ilk kadın olarak bilinir. Ardından 1911 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü de kazanarak iki farklı dalda Nobel ödülü kazanan ilk insan oldu. Radyoaktivitenin özelliklerini keşfetmesi ve uranyumun radyoaktif özelliklerini araştırmasıyla bilim dünyasına büyük katkılar sağlamıştır.
Hypatia
Tarihte bilinen ilk kadın matematikçi olan Hypatia, İskenderiye’li matematikçi Theon’un kızıdır. Tıp ve astronomi üzerine yaptığı çalışmalarla bilinir. Ayrıca felsefe üzerine yaptığı çalışmalar ve ortaya koyduğu görüşlerle tarihin ilk kadın filozofu olarak da tanınır. Pagan inançlara sahip olduğu için kilise tarafından öldürülmüştür.
Rosalind Franklin
DNA’nın yapısını çözmeye yönelik çalışmalarıyla bilinen bir moleküler biyologdur. X-ışını kristalografisi tekniklerini kullanarak DNA’nın çift sarmallı yapısını keşfetti. Ancak bu keşif, James Watson ve Francis Crick’in DNA’nın yapısını tanımlamasına yardımcı olduysa da, kendisi ölümünden sonra yeterince takdir edilmedi.
Hedy Lamarr
Clark Gable ile rol aldığı filmlerle tanınan aktrist Hedy Lamarr aynı zamanda fen deneyleri yapan bir bilim insanıydı. Patenti kendine ait olan “spread-spectrum” radyo buluşunu ABD ordusuna sunmuştur. Buluşun bugünkü wireless teknolojisinin geliştirilmesinde rol oynadığı belirtiliyor.
Ada Lovelace
Şair Lord Byron’ın kızı olan ve 1815 yılında doğan Ada Lovelace matematik, fizik ve kimya öğrenimi aldıktan sonra 18 yaşında uçan bir makine icat etmiştir. Bilgisayar programcılığı tarihinin ilk öncülerinden biridir. 19. yüzyılda, Charles Babbage’in tasarladığı bir mekanik bilgisayar olan “Analytical Engine” adlı cihazın programlama dilini geliştirdi. Bu sayede, bu cihazın sadece matematiksel hesaplamalar yapmakla kalmayıp, sanat ve müzik gibi alanlarda da kullanılmasının mümkün olduğunu öngördü. Bu nedenle, Ada Lovelace genellikle bilgisayar programcılığı tarihinin ilk kadın programcısı olarak anılır.
Rachel Carson
Çevre bilimleri alanında yaptığı çalışmalarla tanınan bir biyologdur. 1962 yılında yayımlanan “Sessiz Bahar” adlı kitabında, DDT ve diğer kimyasal maddelerin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini anlatarak çevre bilincinin oluşmasına katkıda bulundu. Bu kitap, modern çevre hareketinin başlangıcında önemli bir rol oynadı.
Mae Jemison
Uzay bilimleri alanında çalışan bir bilim insanıdır. 1992 yılında, NASA’nın Uzay Mekiği Endeavour ile yaptığı görevde, uzaya giden ilk siyah kadın oldu. Aynı zamanda doktor olan Mae Jemison, NASA’da uzay sağlığı konusunda araştırmalar yaptı ve uzaya giden insanların sağlık durumlarıyla ilgili birçok veri topladı.