Standart bir çalışma modeli olarak 9-5 ofiste çalışmanın üretkenliği olumsuz etkileyen, zayıf bir çalışma modeli olduğunda hemfikiriz sanırım. Belki eskiden işe yarıyordu, fiziksel güç kullanılarak işler yapıldığında mantıklıydı, fakat artık bilgi çağındayız. Çoğu masa başı çalışan sadece parmaklarını ve gözlerini aktif bir şekilde kullanıyor, beyinleri dışında fiziksel bir güç gerektirmiyorlar.
Lüksemburg örneğini ele alacak olursak, haftalık çalışma saati 30 saat ve haftanın 5 günü. Günde 6 saat çalışıyorlar ve birçok “uzun” çalışandan daha iyi kazanıyorlar. Üretkenlikleri de daha yüksek. Üstelik bunlar “ortalama” insanlar. Peki, bu ülkede iyi bir üretken insanın ne kadar çalıştığını biliyor musunuz? Günde 3-5 saat arası. Yani ortalamanın bile altında. Geri kalan zamanda yapacaklarınız tamamen size kalmış.
Kalite ve nicelik!
Birçok kişi (evet, siz de dahil) ofiste çalışırken aklını karıştıran ve dikkatini dağıtan şeylerle mücadele ediyor. Sosyal ağlar da bunların başında geliyor. Telefonunuza gelen bildirimler, bitmek bilmeyen mailler sizi takip ediyor. Üstelik her bir çalışan bunlarla uğraşırken, bir yandan da koca gün boyunca işi tamamlamak için vakti olduğunu düşündüğü için bunu çok da önemsemiyor.
Aslında yapılması gereken şey odaklanmak, yoğunlaşmak ve çalışmaktır. Evet, çalışıyorsanız çalışıyorsunuzdur. Olayı orada bitirip, dikkatinizi dış dünyaya kapatıp sadece işinize odaklanmalısınız. Sonrasında diğer şeylere ayıracak fazlasıyla zamanınız olacaktır.
“Wherever you are, make sure you’re there.” – Dan Sullivan
- “Bulunduğunuz yere odaklanın.” – Dan Sullivan
Araştırmacılar, uzun süren egzersizlerden ziyade yoğun ve kısa egzersizlerin daha etkili olduğunu kanıtlamışlardır. Siz de aynı şekilde yoğun ve odaklanmış bir şekilde çalışırsanız, sonrasında hem daha fazla fayda göreceksiniz hem de dinlenmek için (veya ne yapmak istiyorsanız ona) daha fazla zamanınız olacaktır.
Günün ilk 3 saati, sizin için altın kadar değerli.
Psikolog Ron Friedman’a göre, günün ilk 3 saati, maksimum üretkenliğin olduğu saatlerdir. Tahmin edin, biz o saatlerde ne yapıyoruz? Tabii ki çoğunu trafikte geçirerek, işe ulaşmaya ve sonrasında kahve içerek, boş mailleri okumaya harcıyoruz.
Friedman, Harvard Business Review’a verdiği bir röportajda “Genellikle, gerçekten odaklanabildiğimiz 3 saatlik bir zamanımız var. En üretken olduğumuz, düşünce ve konuşma açısından en zinde olduğumuz bu 3 saat uykudan uyandıktan sonra başlıyor” diyor. Uykudan uyandıktan sonra korteksimiz gerçekten de en temiz ve üretken haliyle yaratıcılık için can atar bir şekilde bizi bekliyor. Çünkü gün boyunca gördüğümüz her şey, uyurken bilinç altında bağlamsal bir şekilde kurulması gereken bağlantıları kuruyordu. Uyanmamızla birlikte işlenen bu veriler, farklı şekillere dönüşebilecek fırsatları bekliyorlar.
Sabahlarınızı koruyun!
Sabahlarınızın değerini fark edin ve onları koruyun. Bunu yaparsanız haftalık olarak kendinize ekstra 20 saat gibi değerli bir zaman dilimi kazandırabilirsiniz. Her zaman haftanın 8 gün olmasını istemez miydiniz? İşte size bir fırsat! Bunu yapabilmenin en iyi yolu, günün çok erken saatlerinde başlamak, güzel bir kahvaltı yapmak ve egzersiz yapmak sonra da çalışmaktır, fakat bunu herkes başaramıyor. Bunu yapamayanlardansanız, 90-90-1 kuralı sizin için en uygun olanıdır.
Bu konuda düzenli bir şekilde çalışabilmek için kendinize özel yöntemler bulup bunları düzene oturtabilirsiniz, fakat en etkili yöntemlerden biri müzik dinlemektir. Çalışırken müzik dinleyebilenlerdenseniz, mutlaka “tekrar eden” ve “enerjik” müziklerle bu 90 dakikayı canlandırın. Aşağıdaki müzikler örnek olarak alınabilir:
- “One Moment” – Michael Nyman
- “Make Love” – Daft Punk
- “Tearin’ It Up” – Gramatik
- “Terra’s Theme” – Final Fantasy 3
- “Club Soda” – Ghostland Observatory
- “Stop Crying Your Heart Out” – Oasis
Gördüğünüz gibi, haftada ekstra 20 saat kazanmak için yapmanız gereken hiç de korktuğunuz gibi zor bir şey değil. Artık güne iyi başlamaya özen gösterebilirsiniz.
90-90-1 kuralı, 90 gün boyunca çalışmaya başladığınız ilk 90 dakikayı o günün (veya dönemin) en önemli işlerine ayırmanız üzerine kurulmuştur. İnanın, ilk 90 dakikayı sosyal medya ve maillere harcamak istemezsiniz. Bu döngüyü oturtabilirseniz haftada ekstra 20 saat kazanmış olursunuz! Artık bu zamanı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz.